Belki Çok Şeyden Yoksun Ama Mutluydu Çocukluğumuz… - NŞanlıurfa HaberNŞanlıurfa Haber Belki Çok Şeyden Yoksun Ama Mutluydu Çocukluğumuz… - NŞanlıurfa Haber

Belki Çok Şeyden Yoksun Ama Mutluydu Çocukluğumuz…

IMG 2653

Osman Güzelgöz – Belki Çok Şeyden Yoksun Ama Mutluydu Çocukluğumuz…

Biz yoksunluğu da yoksulluğu da çocukken öğrenenlerdeniz. Her şeye rağmen mutlu olunabileceğini hayat bize çocukluğumuzdan itibaren acı tatlı bin bir örnekle gösterdi. Yılmamayı, vazgeçmemeyi, çalışmayı, başarmayı; bütün bunları yaparken de iyilikten, erdemden, dürüstlükten, azimden vazgeçmemeyi bize ailemiz, öğretmenlerimiz, büyüklerimiz belletti ve öğretti. Yine çocukluğumuzdan itibaren çok önemli bir mutluluk unsurunu da anladık, hissettik ve yaşadık:

Kendi kendimize YETMEK ve sahip olduklarımızla YETİNMEK!

Ben ailemin 4. çocuğuyum. Benden sonra da 8 çocuk var. Toplamda 12, şu anda yaşayan 10 kardeşiz biz. Urfa’nın Eyyubiye Mahallesi’nde eski adı Yaman olan Tenekeci Mahmut Güzelgöz Sokak’ta avlulu, tek odalı bir evde doğup büyüdük. Avlunun yukarı kısmında, içinde küçük bir kileri de (maskan) olan tek bir oda; sokak kapısının bir tarafında mutfak (tandırlık) diğer tarafında ise tuvalet vardı. Banyo yapacağımız zaman sıraya girer ve tek odamızın eşiğinde sırayla yıkanırdık.

Babam tenekecilik yaparak ailesini geçindirmeye çalışırdı. Halk kültürü alanında Türkiye’nin en önemli kaynak kişilerinden birisi, mevlithan, gazelhan, büyük bir icracı idi babam. Pek çok Türk Halk Müziği sanatçısı yetiştirmiş, kendisinden çok sayıda türkü, hoyrat (mani), gazel derlenmişti. Tenekeci Mahmut Güzelgöz kimseye eyvallahı olmayan, haysiyet ve itibarını hiçbir şeye değişmeyen özel bir insandı. Kimseden bir şey kabul etmezdi ve bizi de kimseye muhtaç etmeden büyütmeye, ailesini ayakta tutmaya çalışırdı.

Annem imkânları kısıtlı, yoksul bir eve 16 yaşındayken gelin olmuş; sabırlı, dirayetli, maharetli, üretken, babama destek olmak anlamında dağ gibi bir iradeye sahip; sevgi, merhamet ve şefkat dolu kocaman bir yüreği olan özel bir kadındı. Onun pek çok özelliğinden birisi de “Yoksul Doyuran Yemekler” yapması idi. Küçücük bir ekmek kırıntısını bile atmaz, israf etmez, biriktirirdi. Bir öğlen veya akşam yemek yoksa hemen bu ekmek kırıntılarını evde bulunan domates, salça, soğan, varsa peynir parçaları ile yoğurur, bize “döğmeç” yapar ve karnımızı doyururdu. Başka bir zaman tencereye koyduğu suyu kaynatır, içine biraz soğan ve salça koyardı. Yine o biriktirdiği ekmek kırıntılarını tencereye katar, buna da “ekmek aşı” diyerek bizi aç bırakmaz ve o öğünü de savuşturmuş olurdu…👇👇👇

Belki Çok Şeyden Yoksun Ama Mutluydu Çocukluğumuz…

🌧️

Şanlıurfa

10°C

Durum: Hafif Sağanak Yağmur