DOLAR 32,5502 0.19%
EURO 34,9583 -0.15%
ALTIN 2.436,430,56
BITCOIN 21081821,12%
Şanlıurfa
27°

KAPALI

04:27

İMSAK'A KALAN SÜRE

”Bir nevi muhtıra”

”Bir nevi muhtıra”

Bahçeli: ''10 büyükelçi Sorosçu Kavala’yla aynı mevziiye girerek Türkiye’ye bir nevi muhtıra vermiştir.'' (Foto: Depo Photos)

ABONE OL
26 Ekim 2021 16:56
Urfa Haberleri ”Bir nevi muhtıra”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bahçeli: ”10 büyükelçi Sorosçu Kavala’yla aynı mevziiye girerek Türkiye’ye bir nevi muhtıra vermiştir”

Bahçeli, 10 ülkenin büyükelçisinin Viyana Sözleşmesi ve Anayasa açısından ”istenmeyen adam haline çoktan geldiğini” söyledi. 

MHP Genel Başkanı Devlet Başkanı Devlet Bahçeli, ”10 büyükelçi Sorosçu Kavala’yla aynı mevziiye girerek Türkiye’ye bir nevi muhtıra vermiştir. Bu muhtıra ahlaksızlıktır, egemenlik haklarımıza suikasttır, hukuk güvenliğimize saldırıdır, bağımsızlığımıza kumpastır, bunlardan dolayı gayri meşrudur, gayri kanunidir” dedi. 

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamada, Cumhuriyet’in milli bir tercih olduğunu belirterek, o dönemin şartları itibarıyla ”en doğru, en müstesna, en münasip tercih” olduğunu dile getirdi. 

”Cumhuriyeti övmenin önceki devirleri yermek, gözden çıkarmak” olmadığını belirten Bahçeli, ”Türkiye Cumhuriyeti’ni, Osmanlı İmparatorluğu’nun devlet, asker, bürokrat ve vatansever yürekleri milletimizin soylu irade seciyesine dayanarak kurmuşlardır” diye konuştu.

Bahçeli, şunları kaydetti:

”Atatürk’e göre, Cumhuriyet rejimi, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Cumhuriyetin mümeyyiz vasfı millet egemenliğine dayanması, demokrasiyi sistem olarak benimsemesidir.

Rejim ile hükümet sistemi arasındaki farkı çarpıtmak için kara propaganda yapanlar, özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni devamlı surette hedef tahtasına koymuşlardır. ‘Rejim değişti’ diyerek yaygara koparanlar iflah olmaz bir yalancılığa, inkar edilemez bir önyargı hastalığına yakalanan gafillerdir. Halbuki gerçekte yegane değişen yönetim sistemidir, bu da Cumhurun Cumhuriyetle kenetlenip kucaklaşmasıyla başarılmıştır.

Rejim başka hükümet ve yönetim sistemi başkadır. Türkiye’de rejimin adı Cumhuriyet’tir, hükümet sisteminin adı da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’dir. Bu ikisini birbirine karıştıranların zihinleri fukara olduğu için akılları da ukaladır.’

20’nci yüzyılın ilk çeyreğinde Cumhuriyet rejimini kuran büyük Türk milleti, 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde de milli ve tarihi emanetlerle uyumlu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçmiştir.” ”Yozlaşmış siyasi partiler”

Bahçeli, ”Cumhuriyet’e karşı çıkanlar manda ve himaye hayranları” olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

”Bugün ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne itiraz edip ne idiğü muğlak ve muamma olan güçlendirilmiş Parlamenter Sistem peşinde koşanlar, 15 Temmuz’un rövanşını almak için hazırda bekleyen, FETÖ’nün ve PKK’nın dümen suyuna giren yozlaşmış siyasi partilerdir.

Bunların sadece siyasetleri değil, vicdanları da emperyalistlerin kurşun askeri haline gelmiştir. Dün Damat Ferit vardı, bugün zillet ittifakının ana ve ara ortakları vardır. Dün Ali Kemaller vardı, bugün aynıları ortadadır.”

Bahçeli, ”Cumhuriyet demokrasiyle çatısını örmüş, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi demokrasiyle taçlanmıştır” dedi.  ”Sistem anarşisi çıkarmak”

Bahçeli, şunları söyledi: 

”Sistem anarşisi çıkarmak için güç birliği yapanlar milletin iradesine tahammül edemeyen demokrasi muhalifleridir. Sistem krizine oynayan, suyu bulandırarak devleti ve milleti aciz düşürmek için fırsat kollayanlar Cumhuriyet’in birikim ve ana sütunlarını yıkmak amacında olan yabancı muhbirleridir.

Kılıçdaroğlu Türkiye’de demokrasi olmadığını söylüyor. Bu ülkeye gerçek demokrasiyi getireceklerini vaat ediyor. Cumhuriyet demokrasinin, demokrasi de Cumhuriyet’in güvencesi, bu iki değerin koruyucusu de aziz Türk milletidir.

Kılıçdaroğlu’na kim ne söylüyorsa yanlış söylüyor, yanlışa sürüklüyor, komik durumlara düşürüyor. Kılavuzlarını ve akıl hocalarını gözden geçirmesinde bize göre yarar vardır, aksi halde bu gidişle dost gördükleri postuna samanı dolduracaklardır.”

Bahçeli, ”Türkiye’de demokrasi yok demek egemenliğin yegane sahibi Türk milletine en ağır bühtan, en ağır hakaret, en soysuz suçlamadır. Devletin; ülke, millet ve egemenlik olmak suretiyle üç unsuru bulunmaktadır. Bu üç unsurdan birisi yoksa devlet yok demektir. Kılıçdaroğlu ya bilerek ya da cehaletinin oyununa gelerek hem devlete hem de millete diğer ortaklarıyla birlikte adeta kazan kaldırmıştır” dedi. 

”Laiklik Türkiye Cumhuriyeti’nin harcıdır, tahribatı ve tasfiyesi imkansızdır” diyen Bahçeli, milletin tercihinin de Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olduğunu söyledi.  Büyükelçilerin ortak açıklaması

On büyükelçinin açıklaması ve sonrası sürece de değinin Bahçeli, ”Uluslararası hukuk ile diplomatik teamüller çiğnendiği gibi, Türkiye’nin iç hukuk düzeni ve egemen eşitliği 10’lu büyükelçi grubu tarafından hedef alınmıştır” diye konuştu.  

Devlet Bahçeli, şunları kaydetti: 

”Yürüyen bir yargısal sürece müdahil olmaya teşebbüs etmek gibi bir skandala imza atmakla kalmamışlar, görevlerinin sınırlarını tamamıyla aşmışlardır. Büyükelçilerin görevi, gönderen ve kabul eden devletler arasındaki ilişkileri krize sokmak değil, iyileştirmek, diyalog kanallarını canlı tutmaktır. Anlaşılan mezkur büyükelçilerin böylesi bir amaç ve arayışı yoktur.

Kısaca söylersek, bu 10 büyükelçi Mehmet Osman Kavala’nın serbest bırakılması hususunda açıklama yapmışlardır. Aynı talebi Kılıçdaroğlu da ısrarla seslendirmiş, İP Başkanı da her zamanki gibi Kavala’ya dolambaçlı sözlerle yeşil ışık yakmıştır.

Bu tablodan çıkardığımız sonuç şudur: Zalim bir üst akıl hem büyükelçileri hem de zillet ittifakını dürte dürte harekete geçirmiş, ağız birliği halinde konuşmalarını dayatmıştır. Karşımızda, senaristi perde gerisinde nefretle bekleyen, figüranları bedeli karşılığı sahneye itilen şirret bir oyun, tehlikeli bir rol paylaşımı söz konusudur.

Devreye alınan siyasi ve diplomatik tazyikler Türkiye’yi sıkıştırmak, bir sonraki tehditvari adımları tetiklemek, toplumsal ve siyasal gerilimi tırmandırmak amacına matuftur. İç ve dış işgal cephesinin makyajı dökülmüştür. Emeller ortaya çıkmıştır.

Kavala paydasında Türkiye husumetinin harcı karılmış, mayası karıştırılmıştır. Bu harcın içinde CHP’sinden İP’ine kadar siyasi partilerin varlığı biliniz ki utanç kaynağıdır. Kavala, Soros’un kuryesidir. Kavala, Gezi Parkı olaylarının finansörü, azmettiricisi, kışkırtıcısı, 15 Temmuz’da İstanbul Büyükada’da yuvalanan casusların irtibat ve ilişki ağı içinde yer alan şüpheli ve şaibeli bir kişidir.” ”(Nerede) çapulcu varsa onlarla yan yana”

Osman Kavala’nın yargılama sürecine aktaran Bahçeli, Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruda ”kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine” karar verildiğini hatırlatarak, şunları söyledi:

”Anayasa Mahkemesi öyle bir hale gelmiştir ki, nerede bir hain, nerede Türkiye’nin kuyusunu kazmak için faal halde bulunan bir çapulcu varsa onlarla yan yanadır.

Terörist Demirtaş’ın yanında duran bu mahkemedir. Sorosçu fitnenin yanında konuşlanan bu mahkemedir. Daha geçtiğimiz günlerde Diyarbakır eski belediye başkanı, bölücülüğün atar damarı Osman Baydemir ile ilgili hak ihlali kararı veren, dahası 30 bin lira da tazminat ödenmesine hükmeden bu mahkemedir.

Şu rezalete, şu adaletsizliğe bakınız ki hem canımızı alıyorlar, hem de paramızı alıyorlar. Şehitlerimizin kana bulanmış haklarını eğer imkan olsa Anayasa Mahkemesi’nin asla umursamayacağını, bunu bilmek için de kahin olmaya gerek bulunmadığını herkes görmeli ve idrak etmelidir. Çünkü hainin, katilin, teröristin hak ihlaline maruz kaldığını iddia eden bir mahkemenin şehitlerimize, gazilerimize, Mehmetlerimize, polislerimize, yetimlerimize söyleyecek tek bir sözü olamaz.

Dağda sözde hak aradıklarını söyleyen caniler, maalesef Anayasa Mahkemesi’nin açılan kapısından rahatlıkla içeri girmişlerdir. Sorarım sizlere, Anayasa Mahkemesi kapanmasın da hak ve hukukun itibarı mı kaybolsun?

Anayasa Mahkemesi kapanmasın da terörle mücadeleye sünger mi çekilsin? Demirtaş, Baydemir, Kavala davalarında hak ihlali var diyen sözde hakimler, gelsinler bunu külahıma anlatsınlar, bu da yetmezse gitsinler dağda gezen, sınırda bekleyen, sınır ötesinde mücadele eden kahramanların yüzüne söylesinler. Haydi buyursunlar.

Diğer yandan, FETÖ’cülerle, bölücülerle ilgili süren mahkemeler kısa süre içinde sonuçlandırılmalıdır.

Bir başka önemli konu da, teröre yardım ve yataklık yapan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını esas alan tezkerelerin süratle görüşülmesidir.

TBMM Karma Komisyon’da bekleyen dosyalar tefrik edilerek terör örgütüne destek verenlerle ilgili karar alınmalı, Genel Kurul’a getirilmeli ve süratle sonuçlandırılmalıdır. Bölücüye ve teröriste müsamaha Gazi Meclis’in şanıyla, millet iradesinin saygınlığıyla katiyen bağdaşmayacaktır.” ”Türkiye’ye bir nevi muhtıra vermiştir”

Bahçeli, şunları söyledi:

”İşte 10 büyükelçi Sorosçu Kavala’yla aynı mevziiye girerek Türkiye’ye bir nevi muhtıra vermiştir. Bu muhtıra ahlaksızlıktır, egemenlik haklarımıza suikasttır, hukuk güvenliğimize saldırıdır, bağımsızlığımıza kumpastır, bunlardan dolayı gayri meşrudur, gayri kanunidir.

Şayet G-20 Toplantısı öncesinde Türkiye’ye mesaj vermek için büyükelçileri maşa gibi kullanan birileri varsa, nal toplayacaklarını, rüzgar ektikleri yerden fırtına biçeceklerini ikazla hatırlatmak isterim.” ”Zaten istenmeyen adam haline gelmişlerdir”

Viyana Sözleşmesi’ne ilişkin hatırlatmalarda bulunan Bahçeli, şöyle devam etti:

”Türkiye’de görev yapan dış misyonlar dahil hukukun üstünlüğü herkes için bağlayıcıdır. Yargı bağımsızlığı lekesiz ve gölgesizdir. Büyükelçiler, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve demokrasi onuruna sabotaj yapmışlardır. Zira her şey çok açıktır. 10 ülkenin büyükelçisi bahse konu sözleşme ve Anayasa kapsamında zaten istenmeyen adam haline çoktan gelmişlerdir.

Ne var ki, dün ABD’nin Ankara Büyükelçiliğinden yapılan açıklamada; ‘ABD, 18 Ekim tarihli açıklamaya ilişkin bazı soruların yöneltilmesi vesilesiyle, Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesi’nin 41’inci maddesine riayet etmeyi teyit eder’ ifadelerine yer verilmiştir. Aynı şekilde 18 Ekim bildirisine destek veren diğer büyükelçiliklerden de benzer görüşler kamuoyuyla paylaşılmıştır.

Bu son gelişmeyi olumlu bulduğu anlaşılan Sayın Cumhurbaşkanımızın cesur, dirayetli ve kararlı tutumu, milletimizin sağlam ve tavizsiz duruşu tarihi bir yanlışın düzeltilmesinde bize göre önemli bir dayanaktır. 

Türkiye kum torbası değildir, başına vurulup ekmeğinin alınacağı bir ülke değildir, küstahların elinde de oyuncak olmayacaktır.

ABD’nin Ankara Büyükelçisi’nin başını çektiği 18 Ekim bildirisinden geri adım atılması anlamlıdır, yerindedir, bir daha ülkeler arasında gerilim ve kriz çıkarmaya hiçbir dış misyon tevessül etmemelidir.

Kavala ile ilgili önerimiz ise şudur: Bu Sorosçu’nun mahkemesi karara bağlanır ve hüküm verilirse, önce cezasını Türkiye’de çekmesi, sonra da vatandaşlıktan çıkarılarak 10 büyükelçiden birisinin ülkesine gönderilmesi artık milli bir zarurettir.” ”Türk dünyası Türkiye’yi beklemektedir” 

Bahçeli, ”Batılı ülkelerin Türkiye’ye yaklaşımının dostane, yapıcı ve iyiniyetli olmadığını” söyledi

Avrupa Komisyonu Genişleme raporunun Türkiye’ye yönelik çifte standardın bir başka yansıması olduğunu anlatan Bahçeli, ”Bizim dış politika vizyonumuzu Çift Başlı Selçuklu Kartalı simgelemektedir. Hem doğu hem batı diyoruz, iki tarafı da kucaklıyor, iki yöne de bakıyoruz.

Onurlu, egemenlik haklarına ve karşılıklı çıkarlara saygı esasına dayanan üyelik olursa ne ala, olmazsa dünya ne AB’den ne ABD’den ibarettir. Unutulmasın ki, Türk dünyası kollarını açmış Türkiye’yle kucaklaşmayı beklemektedir” dedi. 

Bahçeli, Asya-Pasifik bölgesinde gerilim yaşandığını, ülkelerin silahlanma rekabeti içinde olduğunu belirterek, ”Bölgesel ve küresel açmazlar yaygınlık kazanmaktadır” dedi. 

”Türkiye’nin terörle mücadelesini ise şehadetler pahasına devam ettiğini” anlatan Bahçeli, ”Herkes tarafını belirlemelidir, muhalefet partileri sarsak ve sancılı bir duruştan uzak durmalıdır” diye konuştu. 

En az 10 karakter gerekli