Fransa’da erken genel seçimin ilk turunun galibi oyların yüzde 34’ünü alan aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi oldu. Böylece Fransa genel seçimlerinde ilk kez bir aşırı sağcı parti birinci sırada yer aldı.
Ulusal Birlik Partisi’nin oyların yüzde 34’ünü alması, 2022 yılından bu yana partiye verilen desteğin iki katına çıktığının göstergesi oldu. Böylece Fransa genel seçimlerinde ilk kez bir aşırı sağcı parti birinci sırada yer aldı.
Ancak bu sonuç Ulusal Meclis’te çoğunluğu sağlamaya yetmeyebilir. Ipsos’un tahminlerine göre Le Pen ve müttefiki Cumhuriyetçiler partisi (Les Républicains) 230 ila 280 arasında sandalye sayısına sahip olabiliyor. Bu da 289 olan mutlak çoğunluğun çok altında!
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerindeki kötü performansının ardından erken seçim çağrısında bulunması gidişatı değiştiremedi.
Macron’un partisi Rönesans’ın liderliğindeki Birlikte (Ensemble) İttifakı oyların ancak yüzde 20,3’ünü alabildi.
Dört büyük sol parti Sosyalistler, Yeşiller, Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) ve Komünistlerden oluşan Yeni Halk Cephesi (NFP), anketlere göre oyların yüzde 28,1’ini alarak ikinci sırada yer aldı.
Ipsos, Macron’un sadece 70-100 sandalye kazanabileceğini, NFP’nin ise Jean-Luc Mélenchon’un partisinin hakim olduğu sol blokta 125 ila 165 arasında sandalye sayısına sahip olacağına işaret ediyor.
Oy verme işlemlerin sona ermesinden sonra yapılan sandık çıkış anketlerine göre, Le Pen’in yanında yer alıp almayacağı konusunda tartışmalarla parçalanan merkez sağ Cumhuriyetçiler Partisi ise yüzde 10’un biraz üzerinde oy oranına sahip oldu.
İlk tur, yüzde 67,5 katılım oranıyla 1981’den bu yana en yüksek katılım oranının sağlandığı seçim oldu. Seçimin ikinci turu 7 Temmuz Pazar günü yapılacak ve Ulusal Meclis’teki nihaî milletvekili dağılımı belli olacak.
Mutlak çoğunluğa sahip parti, Başbakanı ve hükümeti atama hakkına sahip olacak. 2022 genel seçimlerinde yüzde 18,7 oy oranıyla üçüncü olan Le Pen, İkinci Dünya Savaşındaki Nazi işgalinden bu yana Fransa’da ilk aşırı sağcı hükümeti kurmasını sağlayacak 289 sandalyeyi kazanmayı umuyor.
Bu gerçekleşirse, en son 1997-2002 yılları arasında muhafazakâr Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın Sosyalist Başbakan Lionel Jospin ile birlikte olduğu gibi, farklı partilerin liderleri arasında “Cohabitation” (birlikte yaşama) dönemi olabilir.
Bu hafta, adayların seçim anlaşmaları yapma ve hatta çekilme konularında önemli pazarlıklara sahne olacak ve bu da nihaî sonucun çok farklı olmasını sağlayabilecek.
Macron, 2022’de, ilk turda oyların yüzde 25’inden biraz fazlasını kazanmış, ancak sandalyelerin yüzde 42’sini elde ederek çoğunluğu kaybetmesine rağmen seçimi birinci sırada tamamlamıştı.
Mélenchon, oyların bölünmesini ve Le Pen’in fazladan sandalye kazanmasını engellemek için üçüncü olduğu her seçim bölgesinde partisinin adaylarının çekilmesi sözünü verdi.
Amerikan Washington Post gazetesi, Fransa’da yapılan seçimlerin ilk turunda alınan sonuçların ” birçok Avrupa başkentini alarma geçireceğini” yazdı.
Gazete, ilk tur sonuçlarına ilişkin analizinde, “Fransa, Avrupa Birliği’nin ilk üyelerinden biri, ikinci büyük ekonomisi ve AB ilişkilerinde itici bir güçtür. RN artık Birlik’ten ayrılmayı savunmuyor, ancak görüşlerinin çoğu AB politikalarıyla çelişiyor,” diye yazdı.
Gazeteye göre, “Aşırı sağcı bir zaferin Ukrayna’ya desteği azaltabileceği ve Avrupa’nın Rusya’ya karşı tutumunu zayıflatabileceği endişesi de var. Marine Le Pen şimdiden Macron’un dış politika ve savunma alanındaki otoritesini sorgulamaya başladı ve Cumhurbaşkanının daha onursal bir rol üstlenmesini tavsiye ediyor.”
Politico gazetesi de, bu erken seçimin “Avrupa genelinde ve piyasalar üzerinde büyük bir etki yaratabileceğini” belirtiyor ve “Fransa’nın NATO ve AB’deki rolüne şüpheyle yaklaşan aşırı sağ, iktidara hiç bu kadar yakın olmamıştı ve Macron’un Cumhurbaşkanlığında bir ‘birlikte yaşama’ hükümeti kurma şansına sahip” diye yazıyor.
The Economist, “neredeyse her konuda taban tabana zıt görüşlere sahip” bir Cumhurbaşkanı ve hükümet arasındaki böyle bir birlikte yaşamın “Beşinci Cumhuriyet’i ve istikrarını ciddi bir sınava tabi tutma” riski taşıdığını kaydediyor.
İspanyol La Vanguardia, bu çerçevede, “sekiz yıl önce Brexit’i coşkuyla alkışlayan ve Fransızları da aynı yolu izlemeye teşvik eden Le Pen’in pozisyonları ve RN’nin aşırı milliyetçi fikirlerinin AB için yarattığı riskler konusunda kimsenin kandırılamadığı Brüksel’deki endişeyi ve sağır edici sessizliği” vurguluyor.
Gazete, özellikle “RN’nin en önemli vaatlerinden birinin, Fransa’nın AB bütçesine yaptığı yıllık katkının yılda iki milyar avro azaltılmasını talep etmek olduğuna” dikkat çekiyor. Bu talep, uzmanlar tarafından en azından kısa vadede uygulanamaz olarak değerlendiriliyor.
İngiliz gazeteci John Lichfield, Politico’daki yazısında, “Fransız seçimleri dünya düzenini torpilleme riski taşıyor” diyor. İlk turdan önce yaptığı tahmine göre, bu seçim “sadece Fransa için değil, AB, Atlantik ittifakı ve 1945 sonrası liberal dünya düzeninden geriye kalanlar için de savaştan bu yana en yıkıcı seçim olabilir”.
Lichfield’e göre, “Fransa’nın AB liderliği, BM Güvenlik Konseyi’ndeki koltuğu ve askerî gücünün kapsamı göz önüne alındığında, bu seçim kasım ayında Biden ve Trump arasındaki rekabet kadar küresel bir seçim.”
Kaynak: Ajans Bizim