DOLAR 32,4504 -0.15%
EURO 34,8290 -0.66%
ALTIN 2.441,260,23
BITCOIN 2040539-2,45%
Şanlıurfa
26°

KAPALI

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Irak ve Ortadoğu’nun geleceği

Irak ve Ortadoğu’nun geleceği
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Irak’ta son iki ayda, Gazze soykırımının gölgesinde kalsa da onu aratmayacak ve Ortadoğu’nun geleceğini doğrudan etkileyecek olaylar yaşanıyor.

Bu yazımızda Irak’ta son bir ayda meydana gelen olayları ve bunun Ortadoğu’daki olaylara etkisini yazmaya çalışacağım.

Osmanlı İmparatorluğu, son 3 yılda Çanakkale ve İngilizleri Generali ile birlikte paket yaptığı 1916 yılındaki muhteşem Kut’ül Amare zaferini kazandı.

Buna rağmen, 1917 yılında, İngilizler tarafından işgal edilen Basra, Bağdat ve Musul’un birleştirilmesiyle kurulan Irak, günümüze kadar yanlış kaynayan kırık bir ayak gibi kanamaya ve topallamaya devam ediyor.

Her şeyden önce Irak’ta Arap, Kürt ve Türk var ama Iraklı yok. Hatta Irak’ın ilk kralı olan Faysal dahi Iraklı değil.

Kral Faysal’ı Irak’ın başına İngiliz ajan, çöl şeytanı Gertrude Bell getirdi. Bu nedenle Irak, tarihte devletin kurulduğu ilk yer ise de devlet olamıyor.

Bu durum, Irak’ın günümüze kadar gelen tüm sorunlarının da temelini oluşturuyor.

Çünkü sosyolojik, coğrafik, ekonomik ve siyasi düşünce olarak Irak, tek başına bir devlet olamaz.

Sadece petrolü, süt gibi Batı’ya akıtan bir koyun gibi görülmekte ve ona göre besleniyor.

Dağların zirvesinden geçen Türkiye ve Irak sınırları da bu nedenle sadece terör örgütlerinin bataklığıdır.

Aşağıdaki haritada görüldüğü gibi, 1932 yılında Irak’tan ayrıldığı iddia olunan İngiltere ve günümüzdeki ABD üslerinin aynı yerde kurulduğu görülüyor.

1917-2024 yılları arasında Batı'nın Irak ve Suriye'yi işgal üsleri

1917-2024 yılları arasında Batı’nın Irak ve Suriye’yi işgal üsleri

Bu nedenle dünya petrol ve gaz kaynaklarının yaklaşık yüzde 10’una sahip olan Irak’a huzur çok ırak…

Bugün DAİŞ, PKK ve Haşdi Şabi terör perdesi arkasında Batı, Irak’ı işgal altında tutuyor.

Fırat-Dicle, petrol ve Mezopotamya’sıyla Irak, Ortadoğu’nun karaciğeridir.

Bugünden yarına Irak

Bu hafta içinde ABD, Irak’ta çok sayıda yeri bombaladı ve İran yanlısı Haşdi Şabi’nin en önemli örgütü olan Kataib Hizbullah’ın lideri Abu Bakır es-Saadi’yi, Bağdat’ın ortasında SİHA ile öldürdü.

Bundan bir hafta önce de 3 ABD askerinin öldürüldüğü, Irak-Suriye ve Ürdün kavşağındaki Tanaf üssüne karşılık 86 yeri bombalamış ve onlarca İran yanlısı milisi öldürmüştü.

Irak yönetimi, ABD’nin Bağdat’ta Saadi’yi öldürmesine karşılık olarak bunun “egemenliğine saldırı olduğunu ve tüm anlaşmaları baltaladığını” açıkladı.

Irak hükümetine bağlı Güvenlik Medya Ağı Başkanı General Tahsin Hafaci, “Irak’ın güvenliği ve selametini tehdit eden bu saldırıdan ABD ve koalisyon güçlerini sorumlu tutuyoruz” ifadesini kullandı.

Bu saldırılardan 10 gün önce Irak, biraz da korkarak ABD’den buradaki 9 üssü kapatıp 2500 askerini çekmesini istedi.

ABD’nin son bir tarih belirterek 2003 yılından beri işgal ettiği Irak’ı terk etmesini istiyor.

Trump da Afganistan gibi buradan gitmek istedi. Ancak tıpkı 2000 yıl önceki 6. Roma İmparatoru gibi, “Evangelist ve Siyonistler, biz gitmezsek onlar gelir” mantığıyla, Çin, Rusya, İsrail ve petrol için burada kalacak gibi.

Çünkü Roma 4 İmparatoru Fırat’ın doğusunda Harran güneşinin altına gömmesine rağmen çekilmemişti.

ABD de zaten terör, Irak güvenlik güçlerinin kabiliyeti ve İsrail nedeniyle kalacağını duyurdu ve bölgedeki üslerini kuvvetle takviye etti.

Nasıl ki, 1917-1932 yılları arasında İngiltere, Irak’ın yeterince bir yönetim olgunluğuna ulaşmadığı için (Mandater-manda yönetimi) burada olduğunu iddia ediyorduysa ve Irak Krallarını öldürüp darbeler yaptıysa, aynısını son 30 yılda ABD, Saddam ve terör bahanesiyle tüm Ortadoğu’ya bunu uygulamaktadır.

Bu durumu Türkiye de yakından izliyor.

 

Türkiye ve Irak arasında son iki ayda arka arkaya üst düzey temaslar yapıldı.

İlki, 19 Aralık’ta her iki tarafın dışişleri, savunma bakanları ve istihbarat başkanlarının katılımıyla üçlü formatta Ankara’da gerçekleşti.

Bu görüşmeden sonraki 20 günde de Türkiye’den Irak’a, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve MSB Yaşar Güler ve Genelkurmay Başkanı Metin Gürak da ziyarette bulundu.

Kalın ve Güler Paşa, 7 Şubat’ta da IKBY’nin merkezi olan Erbil’i de ziyaret ettiler.

Kalın, Irak Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Başkanı Mesut Barzani, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Mesrur Barzani, İçişleri Bakanı Reber Ahmed ve yerel yöneticilerin yanı sıra Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı Hasan Turan ve ITC Kerkük Milletvekili Erşat Salihi ile de görüştü.

Bölgede Türkiye’nin sadık müttefiki olarak görülen Erbil Yönetimine karşın, IKBY bünyesinde olan Süleymaniye ise tersi istikamette olup ideolojik olarak çelişkili gibi görülse de İran ve PKK’ya yakın.

Bu nedenle Irak’ta ana omurga Barzani ve Erbil, KDP grubunda iken İran ve Kürt Baas’ı olarak görülebilen Talabani grubu da Süleymaniye’yi kontrol ediyor ve PKK burada yuvalanıyor.

Kandil ve Zağros dağları da bu tarafta. Esasen bu yapı, Türkiye iç siyasetiyle de alakalı.

HDP-DEM Parti’yi Kürtlere zamanında en büyük katliamı yapan CHP’yle müttefik yapan PKK liderlerinden terörist Karasu’nun, Baas, CHP ve HDPKK çizgisini Batı dünyası çizdi.

Bunun amacı Sünni İslam Dünyasının kafası olan Türkiye ve gövdesi olan Suriye ve Irak’tan ayırıp onu kontrol ediyor.

Şiilik ve İran burada bazen ayraç olarak kullanılıyor. Bunların boyu, İsrail ve petrolü tehdit edecek kadar uzarsa bizzat ABD tarafından budanır.

Buna karşın Türkiye hem bölgede PKK’yı vurmakta hem de Süleymaniye havaalanından uçuşlara izin vermiyor.

Hem yumuşak hem de sert güçleri kullanacağını Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bizzat ifade etti.

Irak Yele Meclis seçimlerinde Kerkük’te zafer kazanan Bafel Talabani, geçen hafta KDP ve YNK, Kerkük Valiliği konusunda ortak bir isim çıkaracaklarını belirttiler.

Ancak burada kilit oya sahip olan Türkmenler 2,  Araplar 6 ve Kürtler 7 sandalyeye sahip. Hıristiyanlar ise 1 sandalye kota hakkına sahip.

Bu tabloya göre kimse tek başına Vali olamıyor. Böylece Kerkük de Irak’ın karaciğeri gibi oldu.

Halk birlikte yaşamak istiyor. Tıpkı 1917’den 5 asır öncesine hatta 10 asır öncesine kadar.

28 Ocak’ta Bağdat’ı ziyaret eden İbrahim Kalın, Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’nin yanı sıra, Şii ve Sünni gruplar ve Türkmen temsilcilerle görüşmüştü.

Aralık ayında ise Irak’tan Türkiye’ye aynı ağırlıkta üst düzey ziyaretler yapılmıştı.

Konu, PKK terörü, Su ve Irak Kalkınma Yolu projesi idi (Bu arada 14 Şubat günü de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır’ı 11 yıldan sonra ilk kez ziyaret edecek. Hakan Fidan da bugün Malta’dan Libya’ya geçti. Orda kısmen de olsa sular durmak üzere).

Irak’ın kuzeyinde 9 sınır kampı bulunmaktadır. Bizzat yerinde gördüğüm bu kamplar, İngiltere’nin Peştun ve Beluciler için yaptığı bataklığın Arap, Arem ve Türk arasında bir kavşak gibi Kürt versiyonudur.

Beluciler konusunda geçen hafta savaşın eşiğine gelen İran, Afganistan ve Pakistan hala kavgalı.

Biz de aynı durumdayız. PKK’nın Kuzey Irak’ta 23 Aralık ve 12 Ocak’ta Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) karşı bu kamplar üzerinden düzenlediği saldırılarda 21 şehit verilmiş ve bölgeden son 20 yılda 500 köy ve 30 yılda 1 milyon insan göç etti.

1 Ocak’tan bu yana ise dün ise biri üst düzey PKK’lı olarak (Yunus Demir) 349 terörist öldürüldü.

Bu nedenle bu ziyaretler çok önemli ve Türkiye-Irak sınırı, İngiltere veya ABD göre değil de bölgenin coğrafik, güvenlik, sosyolojik ve ekonomik gerekçelerine göre yeniden yapılandırılmalı.

Örneğin, Türkiye-Irak kalkınma yolu projesinin 3 yıl sonra açılması halinde bölgede yeniden, Bereketli Hilal’ın güneşi doğabilir.

Ancak ABD yine terör örgütlerini kullanıyor.

Foreign Policy dergisi bir yazı için şu başlığı kullandı:

ABD, Suriye’den çekilmeyi ve bir felaket yaratmayı planlıyor.

Irak kalkınma yolundan önce, İran’la da anlaşarak özgür kalacak ve ağırlığına göre Bağdat’ta temsil edilecek bir Irak ancak ayakta kalabilir.

Unutulmasın ki, Irak Şiileri Osmanlı sonrası Irak’ta İngilizlerle Osmanlı için savaştıkları gibi, Şeyhlerin Şeyhi 15 bin kişilik atlı birliğiyle Ankara’ya yardıma gelen Ucaymi Sadun Paşa ve Süleymaniye kökenli Şeyh Mahmud Berzenci de İngilizlere kök söktürmüştü.

Geçmişi ne kadar iyi bilirsek o kökler üzerinden yeniden filiz verebiliriz.

Ancak Irak ve Ortadoğu kazanının altı yeniden üstüne getiriliyor.

Bu kez hazırlıklı gibiyiz.

Özellikle Irak…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir.

Devamını Oku