Mustafa Kemal, Türk kadınının hakları tanınmadıkça, kadınlar sosyal yaşama erkeklerle eşit olarak katılmadıkça, şeriat hükümlerinin gölgesi silinmedikçe bütün olarak ulusal gelişmenin sağlanamayacağı kanısındaydı. 26 hukukçudan oluşan bir komisyon, “Avrupa’nın diğer ülkelerindekine kıyasla, daha yenilikçi, daha demokratik” bulunan İsviçre Medeni Kanunu’nu Türkiye’ye uyarlayacaktı. 17 Şubat 1926’da, 937 maddelik Medeni Kanun Tasarısı Meclis’e sunulmuş ve kabul edilmişti. İlintili diğer yasalarda da düzenlemeler yapıldıktan sonra, 4 Ekim 1926’dan itibaren uygulanacaktı.
Medeni Kanun, sosyal yaşantıda birçok alanı kapsamakla birlikte, daha çok kadınlarla ilgili getirdiği hükümlerle dikkati çeker. Kardeşler arasında kız erkek eşit miras hakkı getirir. Mahkemelerde iki kadının şahitliğinin bir erkeğe denk kabul edilmesini reddeder, eşitlik tanır. Erkeğin tek taraflı boşamasını ve eski hukukun erkeğe tanıdığı dörde kadar evlenme hakkını ortadan kaldırır. İmam nikâhını tanımaz ve nikâh akdi yetkisini belediyelere verir. Medeni Kanun, yeni Türkiye’yi, Osmanlı’nın hukuki dayanaklarından ayırması bakımından, çıkarılan yasaların en önemlilerindendir. Yeni devlet yapısının laik niteliği, burada, diğer kanunlara göre daha açık ve kesin ifadesini bulur.
Kaynak: Ajans Bizim